Sosyal Medya

Güncel

Sen Abdülhamit’i savundun!

Herkese büyük geçmişler olsun. Etyen Mahçupyan ve Gülay Göktürk’ün yazı yazması, Hakan Albayrak’ın arada bir eleştirmesi çok riskli olabilirdi. Gülay Göktürk tehlikesi bertaraf edildikten sonra şimdi de 1994’te Yeni Demokrasi Hareketi’ni kurarken bile Refah Partisi’ne oy vermiş, memleketin bütün demokrasi sınavlarından, (28 Şubat, 27 Nisan, kapatma davaları, başörtüsü, Kürt sorunu tartışmaları, Gezi, 17/25 Aralık) kimseye yaranmak, ya da yarın bir gün geri istenecek iyilik, jest olsun diye değil, öyle inandığı için demokratlığının gereğini yapmış Etyen Mahçupyan meselesi de hallolundu.



Önceki gün Ä°kinci Abdülhamit’in vefat yıl dönümüydü.

Abdülhamit’in nasıl bir etki bıraktığının en güçlü delili o tartışmadır.
Yıllarca iki farklı fraksiyonda devrimcilik yapıp büyük kavgalar etmiÅŸ DoÄŸu Perinçek ve ErtuÄŸrul Kürkçü yıllar sonra 32. Gün’de Mehmet Ali Birand’ın yönettiÄŸi bir tartışmada karşı karşıya gelmeyi kabul ederler. Tartışma hafif sertlikte ama medeni sınırlar içinde devam ederken, birden Perinçek, anlaşılan o camiada birine en edilmeyecek lafı eder: “Sen Abdülhamit’i savundun!”

Ä°zlemeyenler için kavganın “Hayır savunmadım, ispatla, yalancı, alçak”la baÅŸlayıp “Dev-Genç’in yumruÄŸu beyninde patlardan”dan p.ÅŸt’a kadar vardığını hatırlatalım.

Yüzlerce aklı başında insanın ‘revizyonist’, ‘küçük burjuva eÄŸilimli’, ‘objektif ajan’, ‘kontra’,  tabii ki polisin, MÄ°T’in, egemenlerin, kontrgerillanın adamı, hain diye ya öldürüldüğü ya da ÅŸanslıysa hayatının karartıldığı, daha da ÅŸanslıysa tasfiye edildiÄŸi, yalnızlaÅŸtırıldığı bir fikri gelenek için yine de sahici bir tartışma sebebi sayılır Abdülhamit.

Minik örgütlerde, incir çekirdeÄŸini doldurmayan meseleler için, her farklı fikri, eleÅŸtiriyi duyunca korkuya kapılıp baÅŸvurulan ‘tasfiyecilik” silahı maalesef son zamanlarda bu tarafta da görünür oldu.

“Sen Abdülhamit’i savundun” sorusunun yeni muadili: “Sen koalisyonu savundun!”

Neyse ki cevaplar “ispatla, alçak, liberalizmin yumruÄŸu beyninde patlar” minvalinde deÄŸil.

Mesela Etyen Mahçupyan bu “ağır” suçlamaya şöyle demiÅŸ yayınlanmış son yazılarından birinde: “...Bu ortamda AKP’nin meÅŸruiyetini yeniden saÄŸlayıp pekiÅŸtirecek olan ÅŸey, ‘normalleÅŸmiÅŸ’ siyasetin de oyuncusu olduÄŸunu topluma göstermekten geçiyordu. Bunun yolu da CHP ile koalisyon görüşmelerinde ortaya konacak ciddiyet ve samimiyetti. Ä°ÅŸin esasında, o dönemde de yazdığım üzere hiçbir AKP’li koalisyon istemiyordu… Ama koalisyon istememenin maliyeti Türkiye’yi yönetemez hale gelmekti ki bu durumda tabanın hızla erimesinin önüne geçmek de kolay olmayabilirdi...”

Şunları da diyebilirdi:

“Sıkılı yumruklarla musafaha olmaz. Siyaset özü itibariyle bir uzlaÅŸma, müşterekler üzerinde mutabakata varabilme sanatıdır. Siyasilerin görevi taktik manevralarla millet iradesine çalım atmak deÄŸil, bilakis sandıkta tecelli eden karara tabi olmak, onu hayata geçirmektir. Bugüne kadar Anayasanın bana verdiÄŸi görev çerçevesinde nasıl süreci kolaylaÅŸtırıcı, ön açıcı görev ifa etmiÅŸsem inÅŸallah bundan sonra da aynı tavrımı sürdüreceÄŸim. Tüm siyasi parti genel baÅŸkanlarından da aynı hassasiyeti göstermelerini bekliyorum.”

“Temennim, ülkemizin içinde bulunduÄŸu ÅŸartların hassasiyetine uygun ÅŸekilde, yeni hükümetin bir an önce kurulmasıdır. Türkiye’nin, geçmiÅŸi tartışan deÄŸil, geleceÄŸin inÅŸası konusunda irade ortaya koyacak bir koalisyon hükümetine ihtiyacı var. Böyle bir uzlaÅŸma saÄŸlanamadığı takdirde mercii yine milletimizdir.”

“Birileri çıkıyor sayın BaÅŸbakan koalisyon kurmak istiyor ama cumhurbaÅŸkanı bunu engelliyor gibi yalan yanlış iftira kokan ifadeler kullanıyor. Tabii ben ÅŸu ifadeyi sürekli kullandım, kullanıyorum. Sorunların çözümü için irade koyabilecek koalisyon hükümeti konusunda ümidimizi muhafaza etmeye çalışıyoruz. Çünkü bu ülke hükümetsiz olamaz.”

Neyse ki bütün bunları, koalisyona asla karşı çıkmadan, engelleyici olmadan, ülkeyi yeni bir seçime taşımayı maharetle baÅŸarmış CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan söyledi. 

Muhalefetin koalisyonu yokuÅŸa süren, “yargılarız asarız, keseriz, Bilal’i isterizci” siyasi acemiliklerinin yardımıyla, Baykal, TürkeÅŸ görüşmeleri gibi müthiÅŸ hamlelerle karşı cephede yarıklar açtı. Böylece 1 Kasım’da sandıkta AK Parti, ülkenin yönetilmesini dert edinen, bunu da yapabilecek tek seçenek olarak kaldı.

Neyse ki yanılmaz köşe yazarları değil, pragmatik ve önünü daha net gören siyasetçiler yönetiyor ülkeyi.

Her köşe yazarının arÅŸivinde yüzlerce örneÄŸi bulunabilecek çıkmamış öngörü, yanlış çıkmış fikir koleksiyonlarına eklenecek bu yazılar görünen lüzum üzerine orada bırakılmadı. Gezi, 17/25 Aralık’tan sonra koalisyon istemenin aynı üst aklın son iÅŸi olduÄŸunu yazan da oldu, “yılanın AK Parti çevresinden kaçarken kuyruÄŸunu LDT ve Genç Siviller çevresine bıraktığını yazan da, neredeyse kapısına “pis yandaÅŸlara ölüm” yazılmadığı kalmış insanların “Esas hedefinin ErdoÄŸan” olduÄŸunu söylemeye kalkıp korkuturken güldüren de...

Daha insaflı ve kibar olanlarsa içimize kaçmış koalisyon şeytanının bir meydanda törenler ve dualarla çıkarılmasını istediler.

 “Yazının ÅŸehveti iÅŸte, kimse inanmaz bunlara” deyip geçemiyoruz bu kez. Çünkü bu yeni Türkiye’ye sızmış paralel eski Türkiye aklı iki çok deÄŸerli ismin daha köşesini kapatmayı baÅŸardı.

Yeni Türkiye’de  herhalde eski Türkiye’nin tasfiyesinde en önde gitmiÅŸ olduÄŸu için riske girilmeyip Gülay Göktürk tehlikesi bertaraf edildikten sonra ÅŸimdi de 1994’te Yeni Demokrasi Hareketi’ni kurarken bile Refah Partisi’ne oy vermiÅŸ, memleketin bütün demokrasi sınavlarından, (28 Åžubat, 27 Nisan, kapatma davaları, başörtüsü, Kürt sorunu tartışmaları, Gezi, 17/25 Aralık) kimseye yaranmak, ya da  yarın bir gün geri istenecek iyilik, jest olsun diye deÄŸil, öyle inandığı için demokratlığının gereÄŸini yapmış Etyen Mahçupyan meselesi de hallolundu.

Herkese büyük geçmişler olsun.

Müzakereyi, toplumu yok saydığı için liberalizmle bile tartışıp demokratlık pozisyonunu keÅŸfetmiÅŸ Mahçupyan’ın aslında halka tepeden bakan bir elitist olduÄŸunu, hatta henüz adlarını veremeyeceÄŸimiz gizli birtakım odakların parçası olduÄŸunu, büyük sermayenin TESEV’ine bile tahammül edemediÄŸi bir entelektüelin finans odaklarındaki abilerine hizmet ettiÄŸini,  milli sporumuz algı operasyonlarının ÅŸahı olduÄŸunu, cemaatin gazetesinde cemaati teorik olarak çökertirken aslında kriptonun kriptosu paralelci olduÄŸunu, Åžirin Payzın’ı bile arada bir ikna etmeyi baÅŸaran kibar ve mütevazı kiÅŸiliÄŸinin aslında kibirli laik özünü örten bir maske olduÄŸunu böylece öğrenmiÅŸ olduk.

Bir de “Neden Etyen Mahçupyan eleÅŸtirilemez mi” diye bir demokratlık kılığında. Ä°ki eleÅŸtiri yazdığı için yazıları basılmayan birinden bahsetmeseler gayet mantıklı bir eleÅŸtiri aslında...

Halep düşerken, PKK saldırırken, Pensilvanya’dan tuhaf iÅŸaretler verilirken bir de üstüne üstlük Etyen Mahçupyan ve Gülay Göktürk’ün yazı yazması, Hakan Albayrak’ın arada bir eleÅŸtirmesi çok riskli olabilirdi.

Yoksa bütün bu büyük altüst oluşlar yaşanırken, sahiden ilk kez ve nihayet sonunda bir sistem değişikliğine doğru gitmeye başlamışken, bütün bunlar için mümkün olduğunca birlik ve beraberlik, güçlü bir iktidar ve geniş bir koalisyona ihtiyaç duyulurken (yine koalisyonu savundu işte!) oturup bunları yazmak insana lüzumsuz iş yapıyor hissi veriyor.

Ama galiba, haftalardır iÅŸi gücü bırakmış bütün meselesi  farklı nüansları olsa da yanında duran insanlara sataşıp, mümkünse bir ÅŸekilde tasfiye etmek olanlar herhalde büyük bir tehlikeyi bertaraf etme hazzı yaşıyorlar.

Can sıkıntısından olabilir. Bir hevestir, geçer.

Yıllardır kimseden bir şey beklemeden, talep etmeden yol açmış bir entelektüelin daha tam da yeni şeyler inşa etmenin fırsatı ve imkanları ele geçmişken, yazılarının kesilmesi, hakkında ileri geri laflar edilmesinden kaynaklanan, insanın içini kemiren, moralini bozan türden bir can sıkıntısı olmasın da...

Gerisi hallolur. O güzel atasözünde söylendiği gibi; Sıkıntı yapma, sileriz kardeş...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.